Tarihçe

1899

Başlangıç

Hikâye, muhtemelen büyük bir doğruluk  payı ile, 1899 senesinde yeni bir  takım elbise ya da  kendi bisikletini üretip girişimci bir  usta olarak  kariyerine  başlamasına olanak sağlayacak olan gerekli malzemeleri satın almak arasında karar vermeye çalışan 15 yaşında genç bir işçi olan Giuseppe Marini’ye kadar uzanmaktadır.
Guiseppe ikinci tercihi yaparak önce kendi hayatını sonra ise zamanla tüm yöre halkının hayatını ve bölgenin sanayi çehresini  değiştirecek olan  kararı vermiştir.

1909

Tanınma ve İlk Promosyonlar, 1909 yılında firma ilk altın madalyasını Floransa’da “United Trade Fair”de aldı. Bir yıl sonra, Paris’te “Fair of Modern  Industry”de başka  bir altın madalya ile ödüllendirildi. Bu uzmanlaşmış ticaret fuarlarına katılmak bile Marini firmasının kısa bir  sürede ne kadar  fazla prestij kazandığının bir  göstergesidir. Geçtiğimiz yüz yılın başında bir şirketinin ürünlerini duyurmak için başvurabileceği tek  yöntem buydu. Reklamcılığın hala  emekleme aşamasında olduğu bu dönemde,  fuarlar bir markanın  adını duyurması için  kritik öneme sahipti. O yıllarda bisikleti  duyurmanın en önemli yöntemi ise yöntemi ise bisiklet yarışlarıydı. Bu  bisiklet yarışları  arasında bisiklet  üreticilerinin tercih ettiği “Tour of  Lombardy(1905)” ve  Milan-San Remo(1909) yarışları da bulunmaktaydı.

1925

İlk motorlar ve motorsiklet  yarışları

Zaman içinde, Guiseppe Marini petrol ve ev  yapımı yakıt ile çalışan tek silindirli çift zamanlı 122.5cc’lik motorları bisikletlerine takmaya başlamıştı(Daha sonra 175cc su soğutmalı ve hava soğutmalı  motorları kullandı). Vitesli ve ya vitessiz olarak 4 motorsiklet modeli vardı: kayışlı “Tourism” modeli,  zincirli “Tourism”  modeli, “Sport” ve “Super Sport”. Bu  motorlarda Eismann manyetoları, Zenith  karbüratörleri ve  Hutchinson lastikleri kullanılmaktaydı. Motosiklet sepetleri de  dahil karma bir mekanik gereç yelpazesi ile birlikte atölyede üretilmekteydi (Sulama sistemleri ve  traktörlerin devrilmesini engelleyen mekanizmalar da dahil). Kendi satış politikasına bağlı kalarak, Marini spor müsabakalarında kendi profesyonel yarış ekibi ile mücadele etmeye devam etti. Romagna büyük  yarışçılara, önemli yarış pistlerine ve iyi organize olmuş takımlara ev sahipliği yapmış olmasına rağmen paradoksal olarak hiç  gerçek bir motosiklet  endüstrisine sahip  olamadı, ta ki bunun tek istisnası olan  Alfonsine’de Marini’nin 1925’den 1929’a kadar ulusal motosiklet üreticileri arasına kaydoluşuna kadar.

Büyük fikrin doğuşu

Marini’nin yarış takımlarının asfaltsız,  tozlu ve deliklerle dolu yollarda yarışırken karşılaştığı sorunlara bakarak yol yapım  makineleri üretimi ile  ilgili artısıyla eksisiyle  tüm unsurları fark  edebilecek bir  pozisyonda bulunduğu rahatlıkla anlaşılabilir. Aynı zamanda Guiseppe Marini, 20’li yılların  sonunda Puricelli şirketi tarafından yürütülen,  Alfonsine’den geçen ve “Reale” olarak anılan 16. Devlet karayolunun asfaltlama çalışmalarını da yakından gözlemleme fırsatını bulmuştu. Tüm iş elle idare ediliyor ve tek mekanik ekipman  şantiye şantiye taşınan ve bir tür karavan içinde yaşayan operatör  tarafından idare edilen  bir buharlı silindirdi.  Tozu dumanı ıslatmak için kullanılan sarnıcı atlar çekiyor, bitüm ilkel püskürtücüler, kovalar, fırçalar ya da süpürgelerle  sürülüyordu. Her ey  yavaş ve ilkel yöntemlerle  yapılıyordu. Guiseppe Marini, ürettiği motorları endüstriyel  seviyede kullanıma  uygun hale getirip  bunları yol bakım makinelerine uyarlama  fikrine tutkuyla  bağlanmaya başlamıştı.  Şirket on yılın sonuna  kadar 32 tane yeni patent kaydı yaptırmıştı. İlk makine hava basıncı ile çalışan bir bitüm  distribütörü olmuştu.  Yüksek iç basıncından  dolayı distribütörün düzgün-profilli haznesi  deforme olma eğilimi  göstermiş ve bu yüzden silindir şeklinde modifiye edilmiş, bu haliyle, ufak modifikasyonlar ile  elbet, 1980’li yıllara  kadar üretimde  kalmıştır. 1920’li yıllar  da yol yapımı ve bakımı konusunda önemli sayılabilecek tek,  motorlu araç gelişimi bu olmuştu. Faşizmin  yükselişi ile  motorizasyona verilen  önem artmaya devam  etmiş ve askerlerin  taşınmasının önemi artmıştı. Rejimin  kendisine biçtiği en önemli rollerden birinin ülkenin alt yapısını geliştirmek olduğunun  ilan edilmesi ile 20’li  yılların karakteristiği  adeta ulusal yolların yenilenmesi çılgınlığı haline gelmişti. Tabi  bunda dizel motorlu  otobüslerin ve  kamyonların çok büyük  çapta yaygınlaştırma  çabası ana etken  olmuştur. 1928’de “Milli Otonom Yollar İdaresi” kurulmuş ve toplam  uzunluğu 20600 km’yi bulan 137 devlet karayolunun  yenilenmesi için çalışmaya başlamıştır.  Bu dönemde ulusal  ulaşım ağının 2/3’si yeni trafik gereksinimlerini  karşılayabilecek hale  getirilmiştir. Toplam ulaşım ağı 4000 km  artırılmıştır. Her şeyden öte Faşist İtalya, yol inşa politikalarında diğer tüm Avrupa ülkelerine kıyasla zamanının çok  ötesindeydi. 1923 ve 1925 yılları arasında, Milan’ı etrafındaki  göller bölgesi ile  bağlayan yeni bir otoyol inşa edilmiştir. Hemen sonrasında diğer  bağlantılar; Milan- Bergama 1927, Napoli-Pompei 1929, Bergama- Brescia 1931, Milan- Torino 1932, Floransa- Toskana 1933 ve yine  aynı sene Padua-Mestre yolları tamamlanmıştır.  Tam da bu noktada,  otoyol kapasitesinin  ihtiyacın çok üstünde olmasına rağmen,  hızlıca kurulan  böylesine kompleks bir  otoyol sistemi,  otomotiv sektörünün kapasitesinin çok  üstünde,  öngörülemeyen bir talep yarattı. 1950’li  yıllara değin bile 20 yıl önce Rejim tarafından inşa edilen yollar,  yollardaki araba  miktarına fazlasıyla  yeterli gelmekteydi.
Tüm bunlar olurken,  Guiseppe Marini  şirketini geliştirmek için yönelmesi gereken  istikametin neresi olduğunun tam olarak farkındaydı. 1930’lu  yılların başında  Bolonya, Foggia, Trablus ve Romanya’da çekilmiş  fotoğraflara bakarak da anlayabildiğimiz üzere,  Marini ürünlerini yurt dışına ihraç etmeye ve  hem ulusal hem de  uluslararası ölçekte ki  fuarlarda yer almaya  başlamıştı. Marini; çok kısa bir zaman zarfında  muazzam bir şekilde gelişmiştir.

1935

Marini sahip olduğu  endüstriyel nitelikteki ciddiyet ve iyi yönetim ile 1935-1938 arası  dönemde başarılı bir gelişme göstermiştir.  Marini ürünleri,  özellikle yol yapım ve  tarım makineleri, ortaya çıkardığı yüksek verimli  sonuçlar ile uluslararası  saygınlık elde etmiştir.  Demiryolu ve tren  istasyonunun hemen  yakınında bulunan  Marini fabrikası, 1081 m2 kapalı olmak üzere 3342 m2 alanı  kaplamaktaydı. 1936-37 dolaylarında, Guiseppe  Marini sıcak bitüm ve su karışımından emülsiyon üreten bir plent tasarlamış ve inşa etmiştir(gereken  emülsiyon tipine göre  karışım yüzdeleri değişiklik göstermek ile  beraber – %50-52  bitüm, %48-50 su, 0.08  sodyum hidroksit, 0.45  talloid). Plent bitüm ve  su gibi temel sarf  malzemelerinin bulunduğu tanklardan  oluşmaktaydı. Ve bu  tanklar, materyallerin  gerekli ısıya ulaştırılması için brülörler ile donatılmışlardı. Bileşenleri karıştırarak  emülsiyonu üreten bir  adet mikser vardı.  Emülsiyon, bir asfalt katmanını ötekine  tutturmada yapıştırıcı  maddesi olarak ya da  yol tamiratlarında kullanılıyordu.  Emülsiyonun bitüme  göre avantajı, bitümün  püskürtülebilmesi için  130°-150°C sıcaklıkta  olması gerekliyken,  emülsiyon için 10°-15°C yeterliydi ve hatta sıcak  yaz günlerinde  ısıtılmasına dahi gerek kalmıyordu. 30’lu  yılların ortasında,  Guiseppe Marini  Comachio vadisinin  yakınında “Boccagrande” adı  verilen 150 hektarlık bir araziyi satın almıştı. Bu  arazide sudan ayrı olarak metan gazı  içeren artezyen kuyuları bulunmaktaydı. Marini  bu gazı kullanmak için  bir sistem icat etmişti.  Kuyunun köşesine bir  kampana yerleştirdiği ve özel olara kendi  atölyesinde imal ettiği  bir batırma tankı  koymuştu. Kampananın  alt kısmında suyun, üst kısmında ise metan  gazının çıkışını sağlayan  iki tane boru vardı. Gaz  boruları etraftaki evlere  dağılıyor ve evdeki ocaklar için gaz  sağlıyordu. Bu deney ile bölgede ilk defa metan gazı faydalanılabilir hale getirilmiştir. Aynı  dönemde, Guiseppe  Marini küçük bir tohum  ekme makinası da icat  etmiştir. Daha sonra ise, tekerlekli bir taşıyıcı  üzerine içi asbest ile  izole edilmiş U-şekilli bir ocak tasarlamıştır.  İçerisine bitümü  ısıtmaya yarayan ısıtıcı, iç çeperlerini kazıyarak  temizlenmesini  sağlayan kolları ve pabuçları olan dönen  bir şaft yerleştirerek  mastik asfalt üretebilen bir makine yapmıştır.  Taş asfalt kenevirden yapılma çuvallara  konarak depolanırdı ve  eğer çok uzun süre  bekletilirse donarak  sertleşirdi. Bu yüzden kullanılmadan önce  parçalanması  gerekiyordu. Parçalama  işlemi için Marini,  altıgen şekilli pimleri ve altında tahliye kapağı  bulunan bir değirmen  yapmıştır. Bu değirmen,  ortasında bir yükleme  haznesi ve altında tahliye kapağı bulunan  bir karıştırma aletinden oluşuyordu. Böylece  toz, bir muhafaza  kabına boşaltılabiliyor  ve sonrasında bitum ile karıştırılabiliyordu. Bu değirmenin içinde,  makinenin iç yüzeyine  sabitlenmiş bir dizi pim ve büyük topakları toz  haline getiren başka bir dizi pimin üstüne  sabitlendiği dönen bir  disk vardı. Karıştırma  pabuçları bulunan  ocağın alt kısmı  tamamen açılabiliyordu, bu da bitümün ve  öğütülmüş taşın değirmene  yüklenmesine olanak  sağlıyordu. Karışım  hazırlandığında ocağın  ağzı manuel olarak  açılıyor ve böylelikle mastik asfalt doğrudan yola dökülebiliyordu.
Daha sonra tahtadan  yapılmış spatulavari  aletler ile düzleniyordu.
Yine aynı dönemde,  Marini ek olarak içinde  karıştırıcı kolları  bulunan bir drum  mikseri ve agregaları  kurutmak için bir brülör de üretmekteydi. Bu  yaratıcılığın yaygın olduğu dönem,  genellikle yol yapım  sektöründe olmak üzere, çok miktarda ve çok çeşitli makinelerin üretimine tanıklık  etmiştir. Marini’nin  icatları ve uygulamaları bu dönemde “devrim” niteliğinde  görülmekteydi.  Başlarda, bu muazzam  değişimler dönemin  büyük çaplı yol yapım firmaları tarafından hak ettiği ilgiyi görmemiş ve Marini’nin iş sahalarına getirdiği yeniliklere  açıkca direnilmişti. Bu duruma Marini’nin  tepkisi ise bu yenilikçi ürünlerini, yeniliklere daha açık olan küçük  firmalara götürmek olmuştur. Marini’nin farklı müşterilerine  kişisel yaklaşımı ve  tasarım ile üretimi esnek bir satış servisi ile birlikte sunmaya yönelik politikası MARINI’nin  başarısında önemli bir rol oynamıştır.Bu strateji, gerektiğinde makinelerin bakımı için günlerce şantiyelerde kalabilen, kendini  gerçek anlamda işine adamış ekibi ile etkin ve verimli bir satış-sonrası  servisinin eklemlenmesi ile devam etmiştir. Bu  işinin ehli servis elemanları, makineleri her türlü çalışma  koşulunun  gerekliliklerine göre en  iyi şekilde  uyarlayabilmek için en özel eğitimlerden geçmişlerdir. MARINI günümüz koşullarında küçük çaplı bir girişim olarak görünse de, o  zamanlarda oldukça  saygın bir boyuttaydı.1927’ de  Ravenna bölgesi  mekanik sektöründe  toplamda 2.281  çalışanıyla 1.014 şirket  bulunmaktaydı.

1945

İkinci dünya savaşı: yıkım ve yas

1946 yılının başında avenna etrafındaki durum derin ve yıkıcı bir felaket olarak  tanımlanabilmekteydi.  Senio nehri boyunca  Alfonsine, Fusignana, Catignola ve Solarodo toplumları hemen  hemen yok olmuştu. Alfonsine’in savaşta çok ağır darbe almış  olmasına rağmen,  MARINI şirketi tüm gücünü zararın en aza indirgenmesi için  kullanmıştı. Cephe hattı  Senio’ya kadar gelmeden önce, üretim  Roma sokağı 10  numarada eski bir binaya taşınmıştı. Yeni  tesisin ilk katında torna ve montaj atölyeleri,  ikinci katında ise demir doğrama atölyesi  kurulmuştu. Cephe  hattının ilerlemesi ile Guiseppe Marini atölyesindeki tüm makineleri  söktürmüştü. Isıtıcılar, bitüm distribütörleri,  yol silindirleri, titreşim tablaları, otomatik  kazıcı, sulama  pompaları, sentrifüj  pompaları, motor  soğutucuları, diğer tüm  makineler kamufle  edilerek çiftçilerin ve  tanıdıkların evlerine  taşınmış, Marini’nin kişisel ve henüz  tamamlanmamış parçaları ise kendi sebze bahçesine gömülmüştü. Bu sayede, Almanların geri çekilişi sırasında yağmalamalardan ve yok oluştan kaçınmayı başarabilen şirket savaş  biter bitmez hızlıca  toparlanabilmiş ve üretime yeniden  başlayabilmiştir. Zarar  gören atölyenin yeniden inşa edilmesi ve  makinelerin geri  taşınması ile Marini eski rotasına dönebilirdi  artık. Fakat bu sırada, Marini ailesi büyük bir kayıp yaşamıştır. 5 Mayıs 1945 gecesi  Guiseppe Marini evine gelen bir kaç adam  tarafından alıkonulmuştu ve  Alfonsine’deki Marini fabrikasının kurucusu o günden sonra ailesini  bir daha hiç göremeyecekti. Marini’nin sahibinin ve kurucu beyninin ortadan kayboluşu şirket için ağır  bir darbe olmuştu ve  bunun doğal bir sonucu  olarak şirket kapanmanın eşiğine gelmiştir.

1948

16 Eylül 1948’de Marini Mekanik Atölyesi resmi  kaydını gerçekleştirmiş ve  resmi belgede şirketin  amacı “ yol yapım ve  bakım makinaları ile  motorlarının üretimi” olarak tanımlanmıştır. Bu periyotta, hali hazırda 80 işçisi bulunan MARINI;  Bari, Foggia, Napoli ve  Roma’da ki depolarından satışa başlamıştı. Aynı  amaçla MARINI 1950  yılında “Road in the South” diye anılan bir ortaklığa katılmıştır. Daha sonra adı CICSA olarak  değişen bu ortaklık 1978’e kadar devam etmiştir.

Italya ve Marini için yeni bir  dönem:
“Güneşin Otoyolu”

Şimdiye kadar görüldüğü üzere, İtalya gerçekten iyi bir ulaşım ağına sahip  olamamıştı. 1950 yılında,  İtalyan yol ağı, 20.220 km  karayolu, 42.652 km  bölgesel yol, 99.749 km yerel yol ve 520 km  otoyolundan oluşmaktaydı. Etkili bir faktör olarak yollardaki araç miktarının azlığı, yol ağının genişletilmesi için bir teşvik yaratmıyordu.   19 Mayıs 1956’da, Cumhurbaşkanı Giovanni Granchi tarafından ilk taş  San Donato Milannese’e  koyulmuştu ve takip eden yılın şubat ayında Milan- Floransa ve Capua- Napoli uzantılarının tamamı için kontratlar imzalanmıştı. İtalyan hızlı ekonomik  büyümesinin belkemiği yaratılmak üzereydi ve Marini bu projenin önemli bir parçası olarak projeye dahil olacaktı. Hatta Marini ilk 120 t/h asfalt plentlerini SCCA’ya tedarik etmiş ve bu  plentlerin iyi çalıştığı görüldüğünde ise, Marini için Romagna dışına açılan kapılar aralanmış ve sağlam ilişkiler kurulmuştur. Marini  teknisyenleri plentlerin  çalışma koşullarına  uyarlanması için  şantiyelere plentler ile  birlikte giderek, plentlerin çalışma potansiyellerinden en iyi  şekilde faydalanılmasını sağlamışlardır. Marini’nin güvenilir makinelerinin SCCA yöneticililerinin gözündeki itibarı, o  dönemde gelen  mektuplara bakıldığında  görülebilmektedir. Marini plentlerinin, her hangi bir mekanik gerilim belirtisi  göstermeden gece gündüz kesintisiz olarak,  otoyolun inşa hızıyla  uyumlu şekilde  çalışabilmesi dikkate  alındığında, Marini plentlerinin ve  makinelerinin bu denli büyük projeler için neden vazgeçilmez olduğunu  anlamak kolaydır. Çünkü proje uzun ve zorluydu.  Ocak 1958’de otoyol  Parma’ya, Temmuz  1959’da Bolonya ve Aralık 1960’da ise Floransa’ya ulaşmıştır.

Makinelerin güvenilirliklerinin İtalyan  otoyolu projesi ile ispatlanmasıyla, Marini  dış pazarlarda da yer  edinmeye başlamıştı.  Marini’nin geleneksel  Doğu Avrupa pazarı, Akdeniz( Mısır, Libya, ..) ve Batı Avrupa (Fransa  1961, İsviçre 1963 ve  daha sonra Almanya)  pazarları ile birleşmiştir.  Hatta 1966’da Çin’den  dahi sipariş alınmıştır.  Alfonsine adeta  tüm  dünyadan tekniker  heyetlerinin akın ettiği bir yer haline gelmişti.

1970

1973 yılında şirket “Officina Meccanica Marini di Marino e Roberto Marini and Co.  Sas.” Oldu. Takip eden yıl ise “Officina Meccanica  Marini SpA” olmuş ve  1979 yılında “Marini SpA” olarak kısaltılmıştır. Bu  değişiklikler şirketin büyümesini yansıtmaktadır. Fakat ne  yazık ki, Batı Avrupa Dünyası muazzam bir ekonomik sarsıntının  arifesindeydi ve yaklaşık  20 yıl kesintisiz olarak  büyüyen dünya ekonomisi duraksamaya girecekti.

1985

1985’ de Marini makineleri büyük çaplı bir proje olan Cenova’daki  “Chistoper Colombus”   havalimanı pistlerinin  yeniden kaplanma projesine dahil edilmişti. Proje havalimanının uçuş trafiğini engellememek  için gece devam ettirilmekteydi. Bu; “Il Secolo XiX” gazetesi tarafından “yavaş hareket eden mekanik dinazorlar” diye adlandırılmış olan iki devasa plentin özel nitelikleri sayesinde mümkün olmaktaydı. 24  Ağustos 1985’te “Il  Giornale di Genova” gazetesinde yer alan  başka bir haberde ise şu satırlar yer almaktaydı:”Her gece  Chistoper Colombus  Havalimanının hava trafiğine kapatılması ile birlikte pist alanı, insan ile kaynayan, parlak ışıklar ile  aydınlatılmış, irikıyım  makinelerin canlandığı,  bitüm ile kaplanmış   devasa bir şantiyeye  dönüştürüyor. Ve saat  sabah 6’yı işaret ettiğinde, birden bire her   şey eskisi gibi yerli yerine geliyor, adeta masallardaki gibi!  Havalimanı tekrar  açıldığında ve ilk uçak iniş yaptığında her şeyi yerli  yerine oturmuş şekilde,  tüm pistikullanımına açık buluyor. Her gece, iki konvoy makine toplam uzunluğu 3.025 metre ve genişliği 60 olan bir pistin 700-800  metresini 4 metre  genişliğinde asfalt ile kaplıyor. Bu iki hareketli dev paralel olarak  çalışmaktaydı. Büyük ve mükemmel şekilde  ayarlanmış 50 tonluk freze önden ilerleyerek her geçişinde pist asfaltının 12,5cm’sini kazımaktaydı. Frezenin ardında bırakmış olduğu kazınmış asfalt toplanarak, yeni bitüm ve dengeleyici katkı maddeleri ile karıştırılacağı plentin  dryer’inin içine  gönderilmekte ve burada 170°C sıcaklıkta karıştırılmaktaydı. Asfalt karışımı buradan konvoyun üçüncü makinası olan finişere aktarılarak piste serilmekteydi. Dördüncü makine yol silindiri, pistin hala dumanı tüten yeni asfalt yüzeyinin üzerinden geçerek asfaltı sıkıştırıyor. Fakat takımın gerçek  yıldızı drum mikseri. Drum mikseri kompleks  elektronik yapısı ile kendisini ayarlayabilen  akıllı bir makine. Kendi  kendisine çalışan ve duran bir makina. Ravenna’lı Marini şirketi tarafından üretilen ve tasarlanan bu makinanın sadece iki adet modeli mevcuttur. Bu gümüş ejderi  havalimanının aydınlatma ışıkları altında çalışırken izlemek görülmeye değer bir manzara. Bu ejderin çalışır vaziyetteki hali  çoktan ‘Paesa Sera’ da geçtiğimiz yıl 28  Haziran’da, ANAS’ın yürüttüğü Roma etrafındaki ana yol  arterlerinin kaplanması  projesi ile ilgili bir yazıda kaleme alınmıştır. Haberi yazan gazeteci yazıya şunu not düşmüştür: ‘Dün şahit olduğumuz  manzara, geleceğe doğru  atılmış bir adımdır’.” Bu dönemde, hem ulusal hem de uluslararası pek çok yayın organı;  “devrimsel” sayılabilecek  üstün performanslarına  atıfta bulunarak,  Alfonsine’de üretilen bu makineleri konu alan  sayısız makale  yayınlamışlardır. Böylesi bir takdir ve itibar aynı  zamanda pek çok kamusal ve özel müşterisi  tarafından da  gösterilmekteydi. Hatta kimi zaman prestijli  “Treccani Ansiklopedisi” Marini yöneticilerini ve teknisyenlerini arayarak, “silindir”,  “finişer”, “paving” gibi yol  makineleri hakkında açıklamalar ve fotoğraflar  temin etmek istemişlerdir.

1988

Temmuz 1988’de Clement Fayat, MARINI’nin satışa çıktığını fark ettiğinde,  derhal MARINI tesislerini ziyaret etmiş ve  sonrasında uzman bilirkişi ekibini bir haftalığına denetim için göndermiştir. Raporlar gelir gelmez ise  Fayat ailesi ve Marini  ailesi sıkı bir pazarlığa  oturmuştur. En iyi teklifi veren de yine Fayat  Group’un kurucusu Bay Clement Fayat olmuştur. Hatta görüşmelerin son gününde ekibine “  sözleşme imzalanmadan  kimse bu odayı terk  etmeyecek” dediği  bilinmektedir. Aslında görüşmeler 27 Temmuz  1988 akşamı boyunca  devam etmiş ve sözleşme ertesi günün şafağında  imzalanmıştır. Böylece 10 Milyar Liret sıcak para  şirkete giriş yapmış ve Fayat Group resmi olarak  şirketin %80 hissedarı  olmuştur. Takip eden yıl  içinde kalan hisselerin de sahibi Fayat Group olsa da Marini ailesi küçük ve  sembolik bir payı elinde  tutmaya devam etmiştir. Pietro Marini genel  müdür olarak ve genç Jean-Claude Fayat Marini yönetimini kapsayacak  şekilde, idari müdür olarak yeniden  onaylanmıştır. Roberto  Marini ise 1989 baharındaki emekliliğine  kadar bir kaç ay süreyle  şirket onursal başkanlığını da yapmıştır.

2000

Marini’nin, tasarım aşamasından yapımın son detayına kadar en yüksek kalite standardını belgeleyen ve onaylayan ünlü kalite sertifikası ISO 9001’i elde etmesi, Ocak 2000’de önem teşkil eden bir hadise olarak şirket tarihindeki yerini almıştır. Bugün yüksek teknolojili parçalarını kendi fabrikasında üreten ve sadece düşük teknolojili parça ve işlemleri dışarda yaptıran MARINI, endüstriyel bir öncüdür. 200 işçi ve 150 ofis çalışanı, teknisyen ve yöneticiyi kapsayan toplam işgücü Marini’nin toplamda 350 kişiyi bulan güçlü istihdamını oluşturmaktadır. En büyük pazar payına sahip diğer MARINI plent ürünleri de “sürekli” ve “beç tipi”dir. 90’ların başında MARINI, çevre kirliliğine sebep olan salınımları minimuma indirgeyen, çevre dostu plent EMCC(continious counter-flow type)’yi tasarlamış ve patentini alarak üretmiştir. Öncesinde ise başka bir MARINI icadı seksenli yıllarda üretilmekteydi: diğer ürünlerle birlikte Christopher Columbus havalimanı için rayhattına uyarlanan ART 220(Asfalt Recycling Travelplant). Asfalt plentleri bugün “olgun” bir MARINI ürünü olarak değerlendirilebilir. Gerçek şu ki, günümüzde plent parçaların pazarda kolay ve hızlı ulaşılabilir olması sebebiyle bu piyasaya giriş öncesine kıyasla daha kolay hale gelmiş ve dolayısı ile rekabet artmıştır. Bununla birlikte, tüketicinin özel ihtiyaçlarına uyarlanabilen plent kapasitesi; yüksek t/h üretim kapasiteli plent üretimi; dünya çapında bilinirliği olan hızlı ve etkili iş gücü, satış sonrası ve yedek parça servisi gibi eşsiz kalite bileşenleri, Marini’nin stratejisinin bu günde dikkatleri üzerine toplamasını sağlamaktadır. Yol yapım sektöründen çıkıldığından beri, teknik anlamda basit makinelerin MARINI için karlı bir pazarlama aracı olmadığı gerekçesiyle, yol silindirlerinin üretimi durdurulmuştur. Diğer ürünler ise, yeniden tasarlanarak ve yenilenmiş olarak, örneğin paletli ve tekerlekli finişerler ve frezeler, üretim hattına geri döndürülmüştür (rekabet alanı sınırlı yüksek teknolojili ve özellikli makineler). Günümüzde çok sayıda yüksek kaliteli makine üretimi yapmak hedefiyle, yatırımlarımız yol yapım makineleri sektörüne yoğunlaşmıştır. MARINI şirketi için, satışlar bir diğer belirleyici unsurdur. Uluslararası seviyedeki geleneksel gücümüz(günümüzde satışların %60’ı yurt dışına olmaktadır) Çin pazarına(İtalyan pazarından sonra ikinci sıradadır) ve ABD pazarına doğru yayılmıştır(her şeyden önce finişerlerle). Diğer genişleme ve yoğunlaşma alanları ise Orta Doğu, Akdeniz havzası ve Avrupa’dır. Stratejik üretim anlaşmalarımızı Çin, Arjantin, Rusya ve Romanya’daki yerel şirketler ile yapmaktayız. 80’lerde etkin hale getirdiğimiz detaylı rasyonalizasyon programı ile neredeyse dünyanın tüm ülkelerindeki temsilcilerimiz ve bayilerimiz tarafından temsil edilen etkili ve güvenilir satış ağımızı oluşturmuş bulunmaktayız. Şirketimiz 20.yy İtalya tarihi boyunca varolmuş ve dünyada olup bitenden etkilenmiş bir kuruluştur. Bunca zaman boyunca ise asla, en iyi kalite ve güvenilirliği sunma zorunluluğunu yansıtmaktan vazgeçmemiştir. MARINI çalışkanlığın, zekâ ve yaratıcılığın, teknik ve girişimcilik becerileriyle birleşiminin bir yansımasıdır. MARINI ödüllere layık makinelerin üretildiği küçük bir atölyeden çıkıp, İtalyan kalitesinin dünya çapındaki en önemli örneklerinden biri olmuştur. 2000’lerin başında Alfonsine’de yürütülen üretim sürecinin genel stratejisi iki ayrı operasyonel birimin yeniden tasarlanması ile düzenlenmiştir: ilki yol yapım ekipmanları, ikincisi asfalt plentleri. Bu iki farklı birim için farklı ar-ge, tasarım, tedarik (vs.) stratejileri oluşturulmuştur. Dönüşüm fikri, Fayat Group’un üst düzey yöneticilerinden gelmiş ve kendi yaratıları olan “Plent ve Yol Ekipmanları Birimi’nin oluşturulması ile benzer kategorilerde üretim yapan şirketler aynı grup içinde toplanarak ve koordine edilmiştir. Son dönüşümleri daha iyi anlamak için yol bakım makineleri sektörüne göz atmamız gerekir. Uluslararası piyasada dağıtım, hem kalite hem miktar bakımından büyük bir değişim göstermiş, Amerika ve İngiltere’de dağıtım ağı oluşturulmuş ve şubeler kurulmuştur. 2003’te Toyata şirketinin rehberliğine dayanan ve gelecekte büyük bir pazara sahip olacağı düşünülen kendi kendine çalışabilen makinelerin üretimini amaçlayan reorganizasyon programı uygulamaya konulmuştur. Bu program üretimi, zamandan ve enerjiden tasarruf etmeye yarayan yüksek verimli otomasyon süreci ile daha esnek ve daha düşük maliyetli hale getirmeye odaklanmaktadır. Bu geliştirmelerin faaliyete geçmesi, alanında uzman şirketlerin rehberliği ile 6 ayda tamamlanmıştır. Bu sayede, yenilenen iş çevresi daha akıcı, düzenli, güvenli ve konforlu hale gelmiş ve yenileme sürecine etkin ve istekli olarak dahil olan çalışanlarımız bu yeni ve gelişmiş operasyonel etkinliklerinden tatmin olmuşlardır.

2005

Operasyonumuz Ocak 2005’te Alman BOMAG şirketinin Fayat Gruop tarafından devralınmasıyla önemli bir itibar kazanmış ve Alman teknikerler Alfonsine’deki üretiminin reorganize olmuş halinden oldukça etkilenmişlerdir. BOMAG’ın 2005’te devralınması, Alfonsine’de üretilen makinelerin BOMAG adını alamaya başladığı ve BOMAG üretim ağının bir parçası haline geldiği (Kuzey Amerika ve Britanya şubelerinşn birleşmesi ile) 2006 yılına kadar, MARINI ve BOMAG arasında kademeli bir entegrasyon sürecine girilmesine ön ayak olmuştur. Asfalt plenti sektöründe de büyük değişimler olmuştur. Nisan 2003’de tüm arazileri, hangarları ve ekipmanları ile beraber, MARINI’nin Çinli partneri ile olan ortak hislerinin tamamının satın alınmasıyla Çin’deki üretim değişime uğramıştır. Bu MFL’nin, yani Marini Fayat Langfang’ın kurulması anlamına gelmektedir. 2005’ten 2007’ye kadar, Alfonsine’de yürütülen endüstriyel süreç, harici prosedürlerin tanımlanıp, reorganize edilmesi ve toplam üretimin %50’ye varan oranda (yılda 50 plentten 75 plente) artmasını sağlamıştır ve bu oran hala artmaya devam etmektedir. Bu üç yıl içerisinde, hem içyapı hem de dış bina olmak üzere, 6 ayrı üretim birimi birer birer yenilenmiştir. Reorganizasyon sürecinin sonunda, Yol Ekipmanları sektörünün yeniden yapılandırılmasına ek olarak üretim hızı arttırılmış ve verimliliği artırmak adına ekipmanlar modernize edilmiştir. Plent sektöründeki bir diğer önemli yenilik ise ilk kez Paris INTERMAT 2006’da yeni “TOP TOWER” plent ailesinin tanıtılması olmuştur. 2003 senesinde ise yine aynı fuarda MARINI kendi kendine çalışabilen Soğuk Dönüşüm Plenti MCR250 ile İnovasyon Ödüllerinde gümüş madalyayı gururla sahiplenmiştir.

Günümüz

Bugünlerde yeni fikirler ve teknikler, daha az yakıt tüketen ve çevreye daha az zarar veren düşük enerji tüketimli asfalt plentlerinlerinin tasarımına yoğunlaşmıştır. Çünkü şirketi ileriye taşıyacak olanın bu olduğu düşünülmektedir. Reorganizasyon programı sonucunda pazar payında kayda değer bir artış elde edilmiştir. Sadece 2007 senesinde pazar payı %35’i bulmuştur. Buna bağlı olarak, istihdam potansiyelinde büyük bir artış olmuş böylece işgücünde %20 oranında artış gerçekleşmiştir ve bunun 4’te 1’i mühendislerden oluşmaktadır. Satışların artışı ile şirketin uluslararasılaşma adına edindiği saygınlık, Temmuz 2007’de Fayat Polonya’nın, Kasım 2007’de Fayat Hindistan’ın ve 2008’de Fayat Orta Doğu’nun kuruluşuna ön ayak olmuştur. Satış ofisleri de geçtiğimiz bir kaç yıl içinde reorganizasyon ve yenilenme sürecinin bir parçası olmuştur. 2005’de İtalyan pazarına yönelik yoğun bir tanıtım programı olan “Open Days at Marini” başarıyla gerçekleştirilmiştir. Bu iki günlük program şirketin en önemli makinelerinin tanıtımın yapıldığı ve aynı zamanda şirketin eski çalışanlarının da bir araya gelerek Marini deneyimlerini paylaşma şansı bulduğu bir etkinlik olarak her iki yılda bir tekrar edilmektedir. MARINI geçtiğimiz yıllarda kaynaklarını, amirali TOP TOWER’a başarı getiren tasarım prensipleri ile oluşturulan e-TOWER gibi yenilikçi ve gelişen yeni asfalt plentleri üzerinde yoğunlaştırmaktadır. e-TOWER en detay teknik ayrıntısına kadar, Marini’nin müşterileri ile sürdürdüğü kesintisiz bilgi alışverişinin sonucudur.